“Unutacak kadar eskide ve galibada kaldı hepsi.”

Latife Tekin

Explore This Quote Further

Quote by Latife Tekin: “Unutacak kadar eskide ve galibada kaldı hepsi.” - Image 1

Similar quotes

“Niçin bu kadar bağlıyım geçmiş zamana? De ki: Hayatının boşluğa savrulan yüzünden öyle çok nefret ediyorsun ki, seni mutsuz eden bu yüze yıllarca bakmak, ellerinle kavramak ve anlamak istiyorsun.”


“Çiçektepede çiçekler açılınca , gün ışığında ilk önden minaresi tenekeden bir cami kuruldu. Caminin minaresini kurulduğu günün gecesinde rüzgar söküp uçurdu. Kulaktan kulağa yayılan minareyi bulup getirenin her tuttuğunun altın olacağı söylentisi yüzünden uykularından olanlar dere tepe gezenler çıktı. Tüm aramalara rağmen minare bulunamadı. Kayıp minare tartışması günlerce sürüp gitti. Çiçektepede bu tartışmaların sonucunda İslamın beş şartına Geceleri minare tutmak diye bir şart daha eklendi. Çocuklar sakatlar emzikli ve gebe kadınlar özürlü kabul edildi. Onlara minare tutmak günah sayıldı.”


“Fakat eve gittim. Şehrin bir ucundan öbür ucuna.Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederdim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum; ve hepsi iki üç senede bir ameliyat olmadıkça yaşayamazlar, onları çok seviyorum; ve hepsi, rüzgârdan sancılandıkça ne kadar inilderler ve içlerinde ne aziz şeyler saklarlar, onları çok... çok seviyorum.”


“Ben ayrımında değilim: Ne zaman gündüz oluyor, ne zaman gece. Evren etrafımdan silindi ve sadece o kaldı.”


“Kılıçtan, oktan, mızraktan ve yumruktan ne kadar uzakta durursan o kadar uygarlaşırsın!”


“İnsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi...”