“YolculukÜzerimize teyellenmiş yolculuklarımız varnehirler boyu yüzüyoruz hiçbir yere varmadan.Ceplerimizin içinde yumruklarımızı sıkıyoruzkan çanağı gözlerimiz büyütüyor bizi uyutmadan.Dikiş tutmuyor üzerimize teyellenen yollarhırs bürümüş gözlerimizdeki kandır bizi uyutan.”
“Başlangıçta bizi hiçbir yere götürmüyor gibi görünse de her seyahat bizi bir yere götürür!”
“Bizi bıraksalar. Ben onun dizlerine yatsam. İçgüdülerimizle gövdelerimizi tanısak. Birbirimizi sevsek. Doğanın geliştireceği sevgi içinde büyüsek. Ana karnındaki çocuk gibi.”
“Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hâdise olur ki ince teferuatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.”
“Çiçekler, doğanın tatlı bebekleri gibidirler; bizi gülümsetirler.”
“Tabiattan hiçbir zaman bir tiyatro intibaı almamıştı. Anlatalım:Bir piyes seyrederken o piyesin içine giren, dekorla, yalancı rüzgârla, kımıldayan mor ışıkla bizi korkutan rejisördür. Bir suni hava içinde muhayyilemiz binalarını kurar, gecelerini bina eder, korkusunu rüzgârla ve mor bir ay ışığı ile getirir, içimize bırakır.Fakat hiçbir zaman, dışarıda tabiatın içinde aynı rüzgârı, o tiyatrodaki suni rüzgârı, o koltukta duyduğumuz korkuyu ve iç ezilmesini duymayız. Belki aynı vakalar, aynı hadiseler dışarıda da geçer. Hatta başımızdan geçer. Fakat tiyatrodaki gibi kompoze bir halde değil.”