“Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. "Ol" der Tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur. Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur. Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı. Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Herşey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar. Ordan esen burdan eser, kaya banamısın demez! Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı... Sırtında bir acı ile uyanır.... Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..”
“Şarap içiyorum, doğrudur.Aklı olan da beni haklı bulur.İçeceğimi biliyordu Tanrı.İçmezsem Tanrı yanılmış olur.”
“kutsal bir sektör laikleştirildikçe, tanrı yeniden göğe yükselmeye hazırdır.”
“Bir kiraz ağacının altında, hayatın bütün yükleri uçup gider!”
“Dil bir buluttur, yağdıkça şiir olur...”