“O zamanlar hep ne çok uyuduğumu söyler dururdun. Çoğu kez öğleye doğru geldiğinde uyuyor olurdum. Bıraksalar bütün bir gece ve gün boyunca uyuyabilirdim. Belki de yeni bir güne başlayacak, o günü taşıyacak gücü bulamadığımdan uyuyordum. Yatağımda hiçbir şey, dışardaki dünyanın acımasız kavgası, hatta salondan gelen bizimkilerin tartışmaları bile bana dokunmuyordu. Orada öyle, gizlenmiş, kimsenin umurunda olmayan bir canlıydım ben.”