“Sandalyemiz bir gün boş kalacaktır, fakat fikirlerimiz o koltukta oturmaya devam edeceklerdir! Ancak çok uzak gelecekte, ne sandalye ne de fikirler kalacaktır! Her şey kaybolacaktır!”
“Yürümeye devam ediyordu Hikmet. Vazgeçe vazgeçe ilerliyordu. Bir bakıyor çenesine kadar gelmiş su. Çünkü herkesi kendisi gibi sandı. Her şeyi bu sanının üzerine kurdu. Başka bir şey daha: Bütün sevgili anların, geçmişindeki bütün güzel yaşantıların bir gün geri döneceğine inandırmıştı kendisini. Yoksa, yani bu doğru değilse, yaşamanın anlamı ne? Burnu sızladı. Gözleri doldu. Hayat hızla boşaltıyordu içini, ruhuhun bedeninde gizlendiği her yeri. İçi boş bir...”
“Bildiğim bir şey varsa oda karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.”
“Gün doğarken ancak dört saatlik bir ömrü kalmıştı. Dirilttim onu!" Kendisine "Ne için?" diye sormak cesaretini bulamadım.”
“O zamanlar hep ne çok uyuduğumu söyler dururdun. Çoğu kez öğleye doğru geldiğinde uyuyor olurdum. Bıraksalar bütün bir gece ve gün boyunca uyuyabilirdim. Belki de yeni bir güne başlayacak, o günü taşıyacak gücü bulamadığımdan uyuyordum. Yatağımda hiçbir şey, dışardaki dünyanın acımasız kavgası, hatta salondan gelen bizimkilerin tartışmaları bile bana dokunmuyordu. Orada öyle, gizlenmiş, kimsenin umurunda olmayan bir canlıydım ben.”
“Bugünün sıcak evleri, çok uzak gelecekte soğuk harabeler olacaktır!”