“Yokluk, yoksulluk içinde geçmişse, acıyla bilenmişse unutulmalı çocukluk. Kötü günler bir daha hiç anımsanmamalı. Sevgiyle büyütülmemişseniz, horlanıp dışlanmışsanız, ne bileyim kardeşinizi ya da ağabeyinizi, belki ablanızı sizden çok sevmiş kayırmışlarsa, evin kuytu bir köşesine sığınıp ya da soğuk gecede yorganı başınıza çekip ağlamayı huy edinmişseniz, çocukluk unutulmalı derim.”
“Çok iyi bir sebebin olmadıkça, hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi uyandırma! Bırak uyuyan huzur içinde uyusun.”
“Kitab-ı Mukaddes'in Türkçesi çok kötü. İngilizcesi'nden karşılaştırarak okuyorum. Biri oturmuş çok kötü bir dille çevirmiş; bir kelimesi bile değiştirilemez ya: ondan sonra bir daha düzeltilmemiş. Çeviren, sanki İsa'nın Türkiye mümessili.”
“Aslında kötü bir alışkanlıktır okumak, öteki bütün kötü alışkanlıkların yerini tutabilecek ya da onların yerine herkesi daha bir yoğun biçimde yaşamaya itebilecek bir alışkanlıktır, delicesine bir yaşam biçimidir, insanı yiyip bitiren bir tutkudur. Hayır, uyuşturucu kullanmıyorum, kitapları kullanıyorum...”
“O kadar az yaşadım ki sanki hiç ölmeyecekmişim gibi düşünme eğilimindeyim; insan hayatının bu kadarcık bir şeye indirgenmesi gerçek olamazmış gibi geliyor bana; elinizde olmadan, er ya da geç bir şey olacak diye hayal ediyorsunuz. Büyük hata. Bir hayat pekâlâ da boş ve kısa olabilir. Günler ne bir iz ne bir anı bırakmadan sefil bir şekilde akıp gider; ve sonra bir anda duruverir.”
“Pek çok fırtınayı yaşamış bir adam ya sakinliğe tapacaktır ya da sakinlikten nefret edecektir!”