“Lucifer :Ve ölümlüler! Soruyorum sana... Neden? Söyle bana neden ?Morpheus :Ne neden ilk düşen ?Lucifer :Bütün önemsiz başarıları için neden beni suçluyorlar? Sanki bütün günümü onlarınomuzlarına tüneyip , aslında iğrenç buldukları bir hareketi zorla yapmalarını sağlayarak geçiriyormuşum gibi benim adımı anıp duruyorlar. 'Şeytana uydum' Bir tanesini bile hiçbir şeyekışkırtmadım... Asla... Kendi küçük hayatlarını kendileri yaşarlar ben onlar adına onların hayatını yaşamam. Ve sonra ölüp buraya gelirler (doğru olduğuna inandıkları bir şeye karşı günahişlemişlerdir) Ve acıya ceza çekmeye karşı duydukları arzularını doyurmamızı beklerler. Onları Buraya ben getirmiyorum. Sanki etrafta dolanıp ruhları satın alıyormuşum gibi hakkımda konuşuyorlarPazar yerindeki balıkçı kadınım sanki, Bir kere bile durup kendilerine neden diye sormuyorlarBenim hiçbir ruha ihtiyacım yok. Hem birisi bir ruha nasıl sahip olabilir ki? Hayır onlarkendilerinden mesuller... Sadece bununla yüzleşmek zorunda olmaktan nefret ediyorlar.Evet ben başkaldırdım.Çok uzun bir zaman önceydi. Ama o tek hareketin cezasını daha ne kadarçekeceğim?”
“Güzelliğinin doğaüstü bir yanı vardı. Onun gibi bir yaratığın var olması mümkün değildi sanki. Bir hediye gibi görünen şey yanlış birinin ilgisini çekmiş ve öldürülmesine neden olmuş olabilir. Ne yazık ki dünyadaki birçok insanın güzellikle yüz yüze geldiğindeki ilk isteği, onu yok etmektir.”
“Olmadı, kısmet değilmiş albayım. Mutfak temizliğiyle olmuyormuş. Uyanınca boynuma sarılmıştı uykulu kollarıyla. Ben de bütün iş bundan ibaret diye sevinmiştim, tabakların suları bile akmadan onları kurulamıştım, beni azarlamıştı, çünkü kurulama bezleri hemen ıslanmıştı, ondan azarlamıştı, beni bu kadar seven ve ikide bir kollarını boynuma saran kadın neden böyle önemsiz bir mesele için beni azarlamıştı? İyi niyetlerle iyi eserler verilemeyeceğini neden hatırlatmıştı? Neden neden neden albayım?”
“Ölümden korkuyordum. Ölümden o kadar korkuyordum ki belki de ölüyorsunuzdur diye, size bakamıyordum bile. Benim için ölmemenin, eğer bulabilirsem, bir... bir yolu olduğundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Fakat, sanki büyük bir yara varmış da kanıyormuş gibi, -sizinki gibi- hayat sürekli akıp gidiyordu. Fakat her şeyde bu vardı. Ve ben hiçbir şey, hiçbir şey yapmadım; sadece ölmenin korkusundan saklanmaya çalıştım.”
“Kaptan Larsen'in Dünya Görüşü: "İnsan hayatını demek istiyorsun. Ama yediğin balık ya da hayvan etlerinin insanınkinden hiç bir farkı yok. Böylesine ucuz ve değersiz olan bir hayat için neden hasisce davranayım? Yeryüzünde gemilerden çok daha fazla denizci, fabrikalardan ve makinalardan çok daha fazla işçi var. Neden siz, karada yaşayan insanlar, zavallı insanlarınızı, kentlerinizin kenar mahallelerinde sefil sokaklarınızda barındırıyorsunuz?... Neden bütün hastalıkları ve açlığı onların üstüne yığıyorsunuz?... Bir parça iş için vahşi hayvanlar gibi döğüşen insanlar gördün mü hiç hayatında?...”
“O kadar az yaşadım ki sanki hiç ölmeyecekmişim gibi düşünme eğilimindeyim; insan hayatının bu kadarcık bir şeye indirgenmesi gerçek olamazmış gibi geliyor bana; elinizde olmadan, er ya da geç bir şey olacak diye hayal ediyorsunuz. Büyük hata. Bir hayat pekâlâ da boş ve kısa olabilir. Günler ne bir iz ne bir anı bırakmadan sefil bir şekilde akıp gider; ve sonra bir anda duruverir.”