“DÖRDÜNCÜ ŞARKIBaharın son günleri; kömürlükler arasındaÇamaşır ipleriyle kesilenÜç ağaçlı bahçemizin yanındaki papatyalı arsaya bitişik400 Sert kaldırımlı ve yokuşu dikYolda, ayakkabılarımın burnunuÇarpmamaya çalışarak sekiyorum. (Becermekmümkün değil bunu.)Bir satıcı eşeğinin küfeleriyle sığmadığı darBoğazı aşıyorum405 Ve servi ağaçlarıyla kasvetVe daha birtakım ağır duygular verenKüçük meydana ulaşıyorum.Burada duvarları yıkıkBir mezarlık ve içinde bir türbe,410 (Yıllar sonra gördüğüm Karacaahmet MezarlıkBankasının -tövbe de-Yanında “bir küçük hesap sahibi” sayılırdı.)Türbenin parmaklıklarına düğümlenmiş çaputları.Sudan çıkarılmış bir ölünün parmaklarına takılıYosunlar gibi görürdüm. Ve duvarın önündeki kara çalı,415 Bana ölümün taştanlığını anlatan bir hocaydıkara sakallı.Çarpık mezar taşları arasında,Ölülerin beslediği çimenlerin ortasındaTürbedeki taş tabutlar kadarKayıtsızca uzanmış çocuklar.”

Oğuz Atay

Oğuz Atay - “DÖRDÜNCÜ ŞARKIBaharın son günleri...” 1

Similar quotes

“İnsanlar korku içinde ve korku için yaşıyorlardı. Bu korkuyla çıkışı olmayan bir dolambaç oluşturuyorlardı, konuşmalarına ve yemeklerine korku eşlik ediyordu. En önemsiz olayları bile uygunsuz bir önlemle donatıyorlardı; geceleri, daha iyi günleri ya da geçmişi düşlemek için değil de, karanlık ve yoğun bir korku bataklığına atılmak için yatağa giriyorlardı; gün doğarken onları yataklarından gözlerinin altında mor halkalarla ve daha da ürkmüş olarak kaldıran ölü saatler korkusu.”

Luis Sepúlveda
Read more

“..henüz genç ve sağlıklı bir bedene sahipken,zafer borularının öttüğü anda ölmek güzel olabilir; ama bir hastane koğuşunda uzun uzun acı çektikten sonra ölmek daha kötüdür herhalde, evde, sevgi dolu inlemeler, hafif ışıklar ve ilaç şişeleri arasında ölmek daha melankoliktir. ama bilinmeyen, yabancı bir diyarda, sıradan bir han odasında, yaşlı ve çirkinleşmiş bir biçimde, dünyada, arkada hiç kimsenin kalmadığını bilerek ölmek kadar zor hiç bir şey olamazdı. ”

Dino Buzzati
Read more

“o gün akşamüstü son bir defa daha kırlarda dolaşmaya çıktığında yaşadığı tuhaf bir anı hatırladı: bir dere kıyısına gelmiş, çimenlere uzanmıştı. uzun süre orada öylece uzanmış, akarsuyun ta içinden geçerek bütün acıları ve bütün pislikleri; ben'ini sürükleyip götürdüğünü sanmıştı. tuhaf, unutulmaz bir an: ben'ini unutmuş, ben'ini kaybetmiş, kurtulmuştu; ve bu mutluluktu.bu anı içinde silik, uçucu ama çok önemli (belki de hepsinin en önemlisi olan) bir düşünceyi uyandırdı.hayatta dayanılmaz olan şey var olmak değil, kendin olmak.yaşamakta mutluluk diye birşey yok. yaşamak: acılı ben'ini dünya adına taşımak. ama olmak, olmak mutluluk. olmak, çeşmeye, evrenin içine ılık bir yağmur gibi indiği taş bir havuza dönüşmek.”

Milan Kundera
Read more

“Dünya ilişkilerin üzerine kuruludur, başka bir şeyin değil. Onlar da bir gün senden bir iyilik isteyeceklerdir; sen de saygı gösterecek ve bir zamanlar sana yardımcı olan bu insanlara yardım edeceksin ve zaman içinde tüm dünyaya ağlarını yayacak, ihtiyacın olan herkesi tanıyor olacaksın ve çevrende yarattığın etki sürekli büyüyecek.”

Paulo Coelho
Read more

“O kadar az yaşadım ki sanki hiç ölmeyecekmişim gibi düşünme eğilimindeyim; insan hayatının bu kadarcık bir şeye indirgenmesi gerçek olamazmış gibi geliyor bana; elinizde olmadan, er ya da geç bir şey olacak diye hayal ediyorsunuz. Büyük hata. Bir hayat pekâlâ da boş ve kısa olabilir. Günler ne bir iz ne bir anı bırakmadan sefil bir şekilde akıp gider; ve sonra bir anda duruverir.”

Michel Houellebecq
Read more