“Annemle dükkan vitrinlerinin önünden geçerken, ona insanların neden tekme atıp camları kırmadığını sorduğumu anımsıyorum. Annem de, insanların birlikte yaşayabilmelerini sağlayan, kelimelere dökülmeyen bir takım toplumsal davranış kurallarının varlığından söz etmişti. Bunu duyduğumda, her şeyin bizden öncekiler tarafından belirlenmesinden ve yol haritasının çıkarıldığı bir dünyada yaşamaktan dolayı kendimi sınırlandırılmış hissetmiştim. Yıkıcı güdülerimi bastırıp, yaratıcı olanlara yoğunlaşmak üzere kendimi eğitmiştim. Yine de, kurallardan nefret eden tarafım büsbütün ölmüş değildi.”
“Kahkahalar. Hayatta kalabilmek için önemli bir malzeme. Ve biz sık sık kahkaha atardık.”
“İnsanların başladığı bütün işler böyledir: Ya baharda don olur, ya da yazın samyeli eser ve onlarda sözlerinde durmazlar." dedi Gimli."Yine de tohumları pek yaban gitmez." dedi Legolas. "Ve hiç umulmadık bir zamanda ve zeminde yeşermek için tozun, küfün içinde gizlenirler. İnsanların yaptıkları bizden daha çok yaşayacak Gimli.""Yine de sonunda 'keşke'lerden başka bir şey olmayacak tahminimce," dedi cüce."Bu sorunun cevabını elfler bilmiyor." dedi Legolas.”
“Bizi saran sıcaklığın. Soğuyan gecelerin. Ve geceleri bürüyen yıldızların. Ve dolunayın. Ve dolunayla birlikte uykusuz kalan insanların. Dolunayla birlikte uykusuz kalınan gecelerin soluk sisli sabahında ölümü bekleyen insanların.(Ölüm de bir günlük olay değil mi?)”
“...hoşlanmışsam, onu sevmişsem neden ona kötü gözle bakmış olayım? Büsbütün, tersine iyi gözle bakmışım ki sevmişim. "Sevme" sözü de geniş bir söz. İnsan bir yemeği seviyor, bir rengi seviyor, bir kadını seviyor.”
“kimi zaman bana neden içinde her şeyin iyi olacağı ütopik bir ülkeyi, bir ütopya niteliğinde bir dünyayı tasarladığımı sordular. yaşadığımız günlük yaşamın iğrençliği göz önünde tutulduğunda, bu soruyu yanıtlamak bir çelişkiye yol açabilir, çünkü bizler, günümüzde gerçekte hiçbir şeye sahip değiliz. insan, ancak maddi şeylerin ötesinde bir şeylere sahipse zengindir. ve ben bu materyalizme, bu tüketim toplumuna, bu kapitalizme, burada cereyan eden bu korkunçluğa, sırtımızdan yaşamaya hakları olmayan bu insanların zenginleşmesine inanmıyorum. gerçekte inandığım bir şey var, ve ben buna 'bir gün gelecek' diyorum. ve özlemini çektiğim şey, bir gün gelecek. evet, belki de gelmeyecek, ama ben yine de inanıyorum geleceğine. çünkü eğer inanmazsam, artık yazamam.”
“Annem bana dua etmeyi öğretti, ona da kendi annesinin öğrettiği bir duaydı bu: Şimdi uykuya yatıyorum. Ruhumu koruması için İsa'ya dua ediyorum. Geceleri, ben küçük yatağımın yanında diz çöküp onun sözlerini tekrarlarken, o da ağzından hiç düşürmediği sigarası ile yanı başımda ayakta bekler, beni dinlerdi. Tek dileğim dua etmekti ama sözleri kafamı karıştırırdı ve annemi soru yağmuruna tutardım. Ruh nedir? Ne renktir? Çok yaramaz olduğu için ruhumun ben uyurken gizlice kaçıp sonra da geri dönmeyeceğinden korkuyordum. Uyuyakalmamak için elimden geleni yapardım; böylece ruhumu ait olduğu yerde içimde tutacaktım.”