“Fakat keşke futbol oynasaymışım; belki de bacağımı Nüzhet'in aşkı kadar yormazdı.”
“Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hâdise olur ki ince teferuatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.”
“Fakat eve gittim. Şehrin bir ucundan öbür ucuna.Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederdim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum; ve hepsi iki üç senede bir ameliyat olmadıkça yaşayamazlar, onları çok seviyorum; ve hepsi, rüzgârdan sancılandıkça ne kadar inilderler ve içlerinde ne aziz şeyler saklarlar, onları çok... çok seviyorum.”
“Samim, tahlilinin neticesinden olduğu kadar, onu biraz evvelki heyecanlarından kurtarıp hislerini soğutan düşüncelerinin sakin bünyesinden de gelen bir ferahlıkla derin bir nefes aldı ve yatağına baktı. Artık uyuyabilirdi. Islık çalarak soyunmaya başladı. Pijamasının bir ayağını geçirdiği zaman durdu. Islıkla çaldığı hava, Meral’le beraber arada bir mırıldandıkları bir halk türküsüydü. Bir gün, Necip Bey korusunun tepesinde, birbirlerinin ellerini olanca kuvvetiyle sıkarak, uzakta bir gramofonun çaldığı bu havayı dinlemiş ve beraber sevmişlerdi. Sonra bir çok tabiat gezintilerinde ve yalnızlık anlarında beraber mırıldandıkları bu melodiyi Samim’in şimdi hatırlaması, şuur altından, biraz evvel tahmin ettiği sürprizlerden biriydi. Pijamasının ikinci ayağını geçiremeden, gözleri uzun müddet daldı. Ayrılma kararına hatıralar tarafından gelen ilk isyanı bastırmak için yapılacak bir şey var mıydı? Otomatik mücadelesinde ruhu yalnız bırakmak daha doğru olmaz mıydı? Zekanın müdahalesi, deminden beri tecavüze uğradığı için şuuraltı siperlerinde bir karşı taarruza hazırlandığı anlaşılan ihtirası büsbütün azdırmaz mıydı?”
“Son vapur. Güvertenin ön tarafındayız. Yakınımızda kimseler yok. Başlarımız birbirine dayalı. Rüzgar onun saçlarını benimkilerine, teninin kokusunu denizinkine karıştırıyor. Gözlerim kapalı. İki eli de avuçlarımda. Sıkıyorum. Başını hafifçe çekiyor ve yan bakışlarıyla gözlerimi arayarak gülümsüyor. Yüzünde, müşterek bir rüya anının dalgınlık izleri yerine,ağır düşüncelerden gelen bir dehşet intibaı var.”
“Bu fırsatı sana bahşettiğinden dolayı Allaha şükret. Günah işlemek vesilesi, nadiren elimize geçer, en faziletkar adamların bile hayatta beklediledikleri şey bu fırsattır. Bana günahsız bir zevk gösteremezsin. Manevilerini bir tarafa at.”
“Âşıklara haber vermek isterim. Kalbin bütün meseleleri kalbde halledilir. Çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir. Ümitsiz bir aşkın panzehiri nefrettir.”