“değeri olan bir kimse yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim diye düşünmemelidir. bir iş görürken yalnızca doğru mu eğri mi, yürekli bir insan gibi mi yoksa tabansızca mı davrandığını düşünmelidir.”
“Duygularla ilişkili değilse, sözcükler anlamsızdır. İnsan bir düşüncenin sonucuna göre mi harekete geçeri yoksa duygu eylemi harekete geçirir de bazen düşünce mi onu uygulamaya döker?”
“BU BİZİM ŞİİRİMİZDİR Bir suyun akışına dalar gibi kalıyoruzO zaman gün sızıyor saçaklardan ince inceBiz birbirimizi karşılıksız sevmeye başlayıncaBirlikte bir kirazı dişler gibi oluyoruzUzun bir kervan gibiyiz güneşte ağır ağırAydınlığı iki ayrı sevinç gibi yaşıyoruzİki ayrı sevinci bir bütünde eriterekŞurada otursak mı yürüsek mi biraz dahaÖtelere uzanmadan köşeyi bile dönmedenBirkaç yüzyıl sonraki bir şiiri okur gibiEn küçük bir kıpırtıda sonsuzluğa varıyoruzÜşütür gibi titreten buydu az önce biziŞimdi denizin sesiyle rüzgar belki de aynı şeyBu senin saçların mı yoksa benim saçlarım mıAramıza girmeye çalışan yaramaz bir esinti miUzun uzun düşünmeye başlamadanBütün zamanları birden şimdiye damıtarakBir kuşun kanadını öper gibi kalıyoruz.”
“İnsan düşünerek yaşamını yoluna koyabilir mi, yoksa her şeyi akışına mı bırakmalı?”
“Neden bir de rüya görürüz? Her şey olup bittikten sonra neden bir de rüya görürüz? Karmaşanın,keşmekeşin, hayatın yorucu zenginliğinin içinde eksik kalan nedir ki,uykunun kuytusunda ille de tamamlanması gerekir?Rüyamızda,biririyle ilgisiz gibi görünen ayrıntıları bilincimiz önden gürültülü bir lokomotif gibi çekip bir yere, örneğin bir anlama mı götürür?Yoksa o ayrıntılar bilincimizin balonuna batan iğneler midir?”
“Buralar hatıralarla doluydu. İnsan böyle şeylere nasıl dayanır? Yılların geçip gitmesine ve her şeyin belleğin bir oyunuymuş gibi bir belirsizliğin içine batmış olmasına... Bu ben miyim? Peki o ben miydim? Bütün bunları yaşayan. Hayır seyreden. Karar ver, yaşayan mı, seyreden mi? Yaşayan değilmiş gibi. Geçmişte başka biri, ama şimdi ben. Geçmiş olunca başka biri.”