“Gerçek,boğucu hüzne ne oldu?Yoldan çıkmış öfkeye?Kötümserliğe ne oldu?Ya da umutsuzluğun doğurduğu inatçılığa?Sadece boşluğa koparılacak tek bir haykırışa ne oldu?Kelebek kanadında gizli,saf güzelliğe?Tek bir gülücükle baştan çıkartan tutkuya ne oldu?Peki ya yağmur altında dans ettiren deliliğe?Bulut gibi temiz ruhlara ne oldu?Her duyduğumuzda bizi titreten yegâne özgürlük sözcüğüne?Ne oldu? / - Şuralarda bir yerlerde bir "kapat" tuşu olmalı.Bir "stop" tuşu olmalı;olmak zorunda.”
“Tek isteğim arayıp da bulunan olmaktı. Oysa ne beni bulduğuna sevinen oldu, ne de kaybettiğine üzülen. Sanırım tüm varlığımla gerçek bir zaman kaybıyım.”
“Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük.Ayaklarıyla masağı itip aşağıya yuvarladı;bir boşluğa düşerken durdu.Gözleri ağzı açık,bacakları gerilerek,çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı.(Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden?Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak,her şeye karşın sağ kalmak,direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?)”
“- Sana ne oldu? Sensiz yaşayamam. - Yaşarsın. Herkes herkessiz yaşayabilir.”
“Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kurulduğumuz gibi işleriz. Bir yerde bir bozukluk oldu mu, derhal orayı sökup atmak lazım!.. En kuvvetli insanın bile bazan ne kadar zayıf anları, istediğinin tam aksini yapmaya mecbur olduğu dakikaları bulunduğunu nasıl inkar edebiliriz?”
“Bir melek ya da bir şeytan olmak insanın kendisine bağlıdır! Ne olmayı seçtiysen, o olursun!”