“Neden yalnız bir yabancı gibi tuhaf ve farklı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Sizin başınıza gelen sadece henüz ailenizi bulamamış olmanızdır.”
“Sert bir dil kullanırlardı o korkunç yumuşaklığı kapsayabilmek için. Nallandı derlerdi. Göçtü, işerken şişlendi. Acımasızlık değildi, sahne duruşuydu sadece. Oyuncuydular. Biri öldüğünde tam ölmek gibi değildi, çünkü tuhaf bir biçimde senaryo gereğiydi ve repliklerini ezbere biliyorlardı sanki, ironi katılmış trajedi. Ve bu yüzden farklı adlar yakıştırmayı severlerdi, ölüm gerçeğini parçalamak için. Cesetleri tekmelerlerdi. Baş parmakları keserlerdi. Homurtulu bir argoyla konuşurlardı.”
“Bazen hayatta bir köprü gibi davranmak çok akıllıcadır: Sana gelen kişiyi yargılama; bırak gelsin ve geçip gitsin! Bir köprü gibi davran!”
“İnsan bir yerde takılıp kaldıkça, nesneler ve insanlar iyice yozlaşıyorlar, çürüyorlar ve sırf sizin hatırınıza leş gibi kokmaya başlıyorlar.”
“Tanrısal bir çiçeğin ya da düşüncedeki bir çiçeğin, geleceğin çiçeği olması, güncel zamanda atomları henüz birleşmemiş ve farklı yerlerde bulunan çelişkili bir çiçek olması daha da inanılmaz.”
“Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öge gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?”