“Sözcükler bizim hizmetkârlarımızdır, efendilerimiz değil.”
“Yeter Hikmet! Oyunumuza dönelim.'' Hikmetin gözleri parladı:''Dönelim albayım.Oyunumuzu kanımızla yazalım.Istırabızımızı sanatımıza gömelim.Sanat bizim için ekmek parası değil,sanat bizim için ustalık meselesi değil,sanat bizim için... sanat bizim için nedir albayım?”
“Neden bu kadar dangalaksın?" Sözcükler, iyice düşünmeden ağzımdan dökülüvermişti."Herkes bir konuda uzmanlaşmalı, değil mi?""Şey, harika bir iş çıkarıyorsun.”
“bizim büyük çaresizliğimiz nihal'e aşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. asıl çaresizlik buydu.”
“buradayım. yağmur öyle çok yağıyor ki görmesen bile sürekli onu duyuyorsun. uyurken hep ıslanıyormuşum gibi geliyor. sana ne çok yazıyorum ama hiçbirini yollamıyorum. yazar yazmaz her şey eskiyor sanki, sözcükler uzaklığa ve zamana dayanıklı değil. sen de hep bu yeniden kurgulanmış, ayıklanmış kartlarla yetinmek zorunda kalıyorsun. sevmeyi bilmediğim doğru ama özlemeyi ve hissetmeyi bildiğimi sanıyorum. buradayım, yağmur yağıyor ve anlayabildiğim, kendim hakkında, sözcükler halinde belirginleştirebildiğim tek şey bu? komik mi?”
“Sözcükler, tek başlarına insanı kırmaz oysa. Yaralayan bunun arkasına saklanan ikiyüzlülüktür.”