“O üzüntü birdenbire gelir. Hava yağmurludur. Bir sonu gelmeyecek başlangıç. Böyle sürüp gidecek gibidir her şey. Öyle ki, çocuklar ile çirkindir.”
“Sonra anladım ki, Sonya, herkesin akıllı olmasını beklemeye kalkarsam bu çok uzun sürecek… Sonra gene anladım ki, asla gerçekleşemeyecek bir şeydir bu, insanlar asla değişemeyeceklerdir, kimse de değiştiremeyecektir onları, bunun için çaba harcamaya değmez… Evet, böyle işte! Bir doğa yasasıdır bu… Yasa, Sonya, doğa yasası! Öyle işte!.. Şimdi şunu biliyorum Sonya, akılca da ruhça da kim sağlamsa, güçlüyse insanlara o hükmedecektir. Kim daha yürekliyse o haklıdır… Kim daha çok şeyi umursamıyorsa yasa koyucu o oluyor, gözü en pek olan herkesten haklı çıkıyor… Şimdiye dek böyle gelmiş, böyle gidecek! Ne var ki körler göremezler bunu!”
“Uzaklar yaklaşınca, özlediğimiz yere ulaşınca görürüz ki hiçbir şey değişmemiştir. Kendimizi yine o yoksulluğumuzun dar çerçevesi içinde buluruz. Bu böyle sürüp gider ve ruhumuz hep elinden kaçan mutluluğun ardından göğüs geçirip durur.”
“Fakat beni rahatsız eden bir şey vardı."Kurbanların aileler oldugunu söylemiştin, buna çocuklar da dahil mi?" "Garip bir şekilde, hayır" dedi. "Şey, böyle küçük nimetler için Tanrı'ya şükretmeliyiz,"dedim "Her zaman çocuklara karşı bir zayıflığın vardı zaten,"dedi. "Ölü çocukları görmek seni rahatsız etmiyor mu?" "hayır" dedi.”
“Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hâdise olur ki ince teferuatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.”
“Sana duymak istemediğin bir şey söyleyeceğim: Sonbahar çirkindir! Ölen yapraklara bak! Ölümde güzellik yok! Ölüm her zaman çirkindir! Sonbaharın güzelliği yalnızca bir yanılsama, dostum! Uyan ve gerçek hakikati gör! Ağlayan yaprakları gör!”