“Pazarlamayı bırakın bağ kurmaya başlayın.”
“Bırakalım bu kez ölüyü ölü gömsün Bay Finch... bırakın ölüyü ölüler gömsün.”
“Hayal kurmaya başladı mı insan, nelere sahip olmadığını ve olamayacağını anlıyor sadece.”
“Hava bir tuhaf. Hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada.Kaçmaya müsait bir bulutluluk.Bir balkon olsa şimdi.Kimsenin seni tanımadığı bir şehirde.Kahvenin içine konyak kendiliğinden düşse,kocaman bir hırkanın içinde olsan.Bir şeyi terk etmiş olsan.Mesela bir şehri.Mesela kendini, yüzünü filan mesela.”
“Geçmiş zamanları bilmek ve onları yeniden anmak arzusu bizim kendimize olan aşkımızdan doğar. Kendimize duyduğumuz bu sevgi, artık bizimle yaşamayan insanlar ve nesnelerle bizim aramızda bir bağ kurarak umutlanır ve deyim yerindeyse, onları benimseyerek yaşamımızı uzatmak ister. Bu arzu yüzyıllara yayılma ve bir başka dünyaya sahip olma düşünü sever.”
“hakaretler yağdırdığı gazetelerin ondan gittikçe daha çok söz ettiklerini, yüzlerine tükürdüğü ödül jürilerinin ona yeni ödüller yetiştirdiklerini, sövgülere boğduğu tiyatroların onun oyunlarını sahnelemek için peşinden koşturduklarını görenler, inanmak istedikleri bir masalın aslında "masal" olduğunu anladıklarında içlerini saran bir düş kırıklığına kapılırlar. bu, romancının dünyasıyla, roman kahramanlarının dünyasının birbirinden apayrı dünyalar olduğunu bir kere daha hatırlamak için iyi bir fırsattır. ama bu dünyanın ısrarla "otobiyografik" olmak istediğini ve bütün gücünü gerçek bir öfkeden aldığını düşündüğünüzde, okuduğunuz her Bernhard romanından sonra, romanların içinden geçerek hayalinizde kurmaya çalıştığınız "değerler dünyasının" neden hep sizi tıpkı romanların kendisi gibi, karikatürleri hatırlatan bir oyunun içine soktuğunu sezersiniz.”