“Ağlamaya çalışıyorum. Olmuyor. Onun ölümü bütün ağıtlara ırak.”
“Eğer bir evin bahçesi yoksa bütün dünya onun bahçesi olur!”
“Herkesin ölümü kendi rengindedir.”
“Ölümü sabırsızlıkla bekleyerek ama hiç sızlanmadan öldü.”
“Onun yaşadığı yerde yaşamak, onun gibi yaşamak değildi.”
“Bu adam,' diye düşündüm, 'okula gitmediği için beyni bozulmamış. Çok şeyler yapıp çok şeyler görmüş ve çekmiş; açılmış, kalbi ilkel cesaretini kaybetmeden genişlemiş. Bizim için dallı budaklı ve çözülmez olan bütün sorunları o, hemşehrisi Büyük İskender gibi bir kılıç vuruşuyla çözüveriyor. Onun açık vermesi zordur. Çünkü tabanlarından başına kadar, bütünüyle toprağa dayanıyor. Afrika vahşileri yılana tapar, çünkü bütün vücutları toprağa değer ve böylece toprağın bütün sırlarını bilirler. Bu sırlara karnı, kuyruğu, edep yeri ve başıyla varmıştır o. Biz okumuşlar, havadaki sersem kuşlar gibiyiz.”