“Almanya'dan Türkiye yolculuğuna çıkmış yorgun işçiler, önümde E5 üzerinde buğday tarlaları kenarında oturuyor, dinlenmeye çalışıyorlar. Başaramayacaklar. Hiçbir zaman dinlenemeyecekler. Ölümleri bile bir dinlenme olmayacak.”
“Hiçbir yerden tek ses bile duyulmuyordu. Şeftalinin üzerinde yolculuk yapmak hiç de bir uçak yolculuğuna benzemiyordu. Uçak gökyüzünde patırtılar, gürültüler çıkararak hareket eder ve o kocaman bulut dağlarına gizlenmiş duran bir şeyler varsa, uçak gelirken koşup saklanırlar. İşte bu yüzden, uçakla yolculuk edenler hiçbir şey göremezler.”
“Köprü, hiçbir yerdir! Köprünün üzerinde, içinde bir boşluk hissedersin. Köprü, hiçbir yerdir.”
“Bir çocuğa verebileceğin en iyi şey çocuğun bağımsız bir zihin geliştirebileceği ortamı yaratmaktır, öyle ki hiç kimsenin adamı olmayacak ve hiçbir sistemin aleti olmayacaktır!”
“Fakat bir Üsküdarlı fakirin bir piyango bileti edinmesinin ne kadar mühim bir mesele olduğunu bilmeyen bir adam da pek İstanbullu sayılmaz. Hatta pek Türkiyeli bile sayılmaz. Hatta bazan insan çok kötü düşünmesini bilen bir adamsa dünyalı bile sayılmaz ve Merih yıldızı ahalisi gibi aramızdan sıyrılıp geçenlere, kolumuzu dürtenlere, güzel kızlarla geçenlere şaşar. Ne ise mesele burada değil. Fukaralık ayıp değil...Fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman, hamal olalım, ıskatçı olalım; fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman bunun ancak bir teselliden ibaret olduğunu ve fukaralığın bal gibi hem ayıp, hem günah, hem enayilik olduğunu biliriz.”
“Kitab-ı Mukaddes'in Türkçesi çok kötü. İngilizcesi'nden karşılaştırarak okuyorum. Biri oturmuş çok kötü bir dille çevirmiş; bir kelimesi bile değiştirilemez ya: ondan sonra bir daha düzeltilmemiş. Çeviren, sanki İsa'nın Türkiye mümessili.”