“Birkaç gün uzunluğundaki yaz günleri. Kış aylarındaysa gri bulutlar kentin üzerine inmiştir. Yağmur dolu bulutlar. Gün başlamış, ilerlemiştir bile...”
“Pazar günleri... Şimdilerde... Sokak aralarından geçerken...gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek......... isterim hep.”
“Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur... Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince. Aynalar yüzümü tanımaz olur.”
“Gökte bulutlar vardı,su katılmış rakı renginde.”
“Kadın olsaydınız, hiçbir şey düzeltmeyen, ama her şeyi düzelttikleri sanılan özenlere konu olduğunu gördükçe, gururlu bir ruhun nasıl tiksintiyle karışık hüzünlere kapıldığını anlardınız. Birkaç gün, pohpohlanacağım, yapılan haksızlık bağışlattırılmak istenecek. O zaman en akla uymaz istekleri bile kabul ettirebilirim. Bu düşüş, her şeyin unutulduğuna inanıldığı gün sona eren bu okşayışlar, beni alçaltıyor. Efendisinin iyiliklerini yalnız onun kusurlarına borçlu olmak...”
“Ne rüzgar eserdi orada ne yağmur yağardı, kar bile düşmezdi,yaz günlerinin bulutsuz havasıve bembeyaz parlaklığı hüküm sürerdi;mutlu tanrılar işte orada tadını çıkarırdı günlerinin.”