“Bizi bıraksalar. Ben onun dizlerine yatsam. İçgüdülerimizle gövdelerimizi tanısak. Birbirimizi sevsek. Doğanın geliştireceği sevgi içinde büyüsek. Ana karnındaki çocuk gibi.”
“Çiçekler, doğanın tatlı bebekleri gibidirler; bizi gülümsetirler.”
“Bu sevginin onlardaki güdük sevgi ölçüsünü aşan başkalığını, törelere uymazlığını görünce nasıl tedirgin olacaklar! Bizi aralarından atarlar. Çocuklarına kötü örnek olduğumuzu söylerler. Sanki çocuklarına kendilerinden daha kötü örnek olabilirmiş gibi.”
“Onun yaşadığı yerde yaşamak, onun gibi yaşamak değildi.”
“Başlangıçta bizi hiçbir yere götürmüyor gibi görünse de her seyahat bizi bir yere götürür!”
“..akan zamanın içinde, yitirilecek, bir daha yakalanamayacak anları en azından birkaç kareye sığdırıp saklamak gibi saçma sapan ama vazgeçilmez bir tutkuyla makinenin ardından ona bakarken onun bana bakışını belirleyen fotoğraflar.”