“Susarken, yürürken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, boşalırken. Bu duyguyu yitirmediği sürece insanın bunalımı bile anlamlı. Duygular, bir kişi olarak belirlenmese de. Ama insan bu duygularını birinin tenine, bedenine aktarabilse, bunu başardığı an yaşam inandırıcı oluyor. İnsan hiç geçmesin istiyor varoluşu. Bu duyguyu yitirmemen gerek. İnsanda biçimlenmese de. Bu duygu beni yenen, içimde yaşayan ve ölen canlıyı yenen tek duygu.”
“Eğer felaketler yaşam yükümüzü ağırlaştırırsa, onu bir başka mutsuzla paylaşmaya koşarız. O da, gözyaşlarına tutsak olmuş tek kişi olmadığını anlayarak avunur. Ama yaşamımızı bir anlık bir mutluluk bile aydınlatsa, bu şansımızın paylaşınca azalacağından korkarak, hemen içimize kapanırız ya da gururumuz bu zaferin tadını çıkarmamızı öğütler. Ayrıca, üzücü ya da mutluluk verici olsun, tutkusunu tüm ayrıntılarıyla betimleyebilen kişi, bu tutkuyu çok daha az duyumsar.”
“Tek bir insanın yaptığı, sanki bütün insanlar tarafından yapılmış gibidir. Bu nedenle cennet bahçesindeki söz dinlemezliğin bütün insanlığı kirletmesi haksızlık sayılmaz; gene bu nedenle tek bir Yahudi'nin çarmıha gerilmesinin insanlığı kurtarmaya yetmesi de haksızlık sayılmaz. Belki de Schopenhauer haklıydı; ben başkalarıyım, her insan bütün insanlardır. Shakespeare de neredeyse, zavallı John Vincent Moon'dur.”
“Evet. Bu çok garip ama gerçekten özlemiyorum. Mavi göğü, yeşil kırları, akan suları özleyeceğimden emindim. Arza özgü bütün bu nitelikleri. Ama hiç birini de özlemiyorum. Onları rüyamda bile görmüyorum."Selene, "Bazen öyle şeyler oluyor" dedi. "Daha doğrusu vatan özlemi çekmediklerini söyleyen bazı Göççülerle karşılaştım. Tabii öyleleri az. Ve hiç kimse bu küçük grubun müşterek özelliklerini anlayamıyor. Tabii türlü tahminler yürütülüyor. Kimisi bu Göççülerde ciddi bir duygusuzluk olduğunu, onların hiçbir şey hissedemediklerini söylüyor. Kimisi ise fazla duygulu olduklarını ve sinir krizi geçirmekten korktukları için vatan hasreti duyduklarını itiraftan kaçındıklarını.”
“Güçlü olmakla kendımın tanrısı da olurum.Kendimi benimsetirim.Güzellik sözcüğü erkekler için kullanıldığında bana bir yüzün ve kimi zaman erkeksi zarifliği de eklediğim bir bedenin uyumlu niteliğini belirtir.O zaman güzellik hayran olunacak, baskın,egemen hareketlere eşlik eder.Çok özel ahlaksal tutumların bu hareketleri ortaya çıkardığını düşünürüz ve böyle erdemlerin içimizdeki kültürü sayesinde, erkek sevgililerimizde doğal olarak bulunan bu gücü zavallı yüzlerimize, hasta bedenlerimize verebileceğimizi umarız.Yazık!Onların aslında hiç de sahip olmadıkları bu erdemler bizim zayıflığımızdır.”
“Yarının hiçlik olması tehdidiyle mutlu olamam ve olmayacağım. Derin bir hakaret bu... Bu yüzden, beni acı çekmem ve yok olmam için, fikrimi sormadan ve küstahça var eden bu doğayı; su götürmez davacı, savcı ve davalı rolümle, kendimle birlikte mahkum ediyorum... Doğayı yok edemediğim için de, sadece kendimi yok ediyorum, hiçbir suçlunun bulunmadığı bir tiranlığa katlanmaktan bezmiş olarak...”