“Sana bu aşkı anlatamam; yirmi altı veya otuz altı yaşına gelsen de anlatamam. Akla mantığa sığmayan bir şey olduğu için insana çok çekici geliyor zaten.”
“Aşkı ölçmek, sınamak, denemek ve kurtarmak için aşka yönelttiğimiz bütün bu sorular belki de her şeyin yanısıra aşkı kısaltmaya da yarıyor. Belki de sevemememizin nedeni çok sevmek istememiz, yani karşımızdaki kişiden hiçbir istekte bulunmaksızın, ondan onunla birlikte olmaktan başka bir şey istemeksizin kendimizi ona verecek yerde ondan bir şey (aşk) talep etmemizdir.”
“Bu ömür boyu sahip olduğum altı yüz kırk birinci balık. Tanrı'nın yarattığı başka bir canlıya bakmayı ve sevmeyi öğrenmem için ailem yıllar önce ilk balığımı almıştı. Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. O özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin......Gerçek, parlayıp ışık saçmaz. ...Öyle sıkıcı işler vardı ki, çalışmamak için insan kendini sakat bırakabilirdi. ...Zamanın sınırlı olduğu, kanunlar ve emirlerle dolu ve mülkiyete dayalı bu dünyada insanların yaşayabilecekleri tek gerçek macera uyuşturucu. ...Birinin zayıf olduğunu hayal etmek, onun güçlü olduğuna inanmaktan çok daha kolay. ...”
“Sonuçta Gizem hayatımı mahvetti. Haftada bir saat ders anlattı gitti, ben altı gün yirmi üç saat onu bekledim. Onu düşündüm.”
“bir gün, bir an-bir günün bir anındaseni sevecek kadar-sana seni anlatsam başımdaysam sonunda-sonundaysam başındayürüyor yenilenen, yorulmayan bir anlam. sözcüklerin içinde-sözcüklerin dışında,düşünlerinde eksik, yaşamlarında tamam. sen de anlamalısın gidiyorken yanında,başına vura-vura ben sana anlatamam. üşünen gecelerin sıcak karanlığındaiki'den bir'i, bir'den iki'yi çıkaramam.”
“Siz yapan değil, olan bir insana benziyorsunuz. Ve inanın, bu çok önemli bir niteliktir.”