“Evet beyefendi, ben maymundan geliyorum. Ama siz ona doğru ilerliyorsunuz!”
“Yetkin, ama acı veren bir büyü ile buradasınız! Benim burada olduğum gibi, daha da elle tutulur biçimde; ben neredeysem siz de oradasınız, benim olduğum kadar, daha da belirli.”
“Ben Bilge’yi istiyorum albayım. Belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. Siz şimdi ağladığıma bakmayın aslında böyle hissediyorum.Bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa? Galiba, biraz başka türlü anlattım ona. Dedim ki: Bilge, aklını başına topla, beni yalnız bırakma Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın? dedim sonra.Bilge bana dön. Bir daha seni üzmeyeceğim. Bir gölge gibi dolaşacağım çevrende.”
“Aman Tanrım! Ona ne kadar benziyor, ne acayip bir şey.Lord Wemyss'in bir oğlu daha olduğunu bilmiyordum." "Yok zaten." "Fakat inanılmaz bir benzerlik var aralarında." "Bu benzerlik değil." "Ama-" diyen John artık ne düşüneceğini bilemiyordu. "Ben hayaletlere inanmam," diyebildi sadece. "Bende inanmam." "Sen onu öldürmüştün." "Evet, kendine geldiğinde tekrar öldüreceğim." John da çok sinirlenmişti. "Sana memnuniyetle yardım ederim.”
“Ve şimdi : iki kere iki.Kırdım, evet, seni. Ama kırmıştın beniHadi sadece kırılmıştım diyerek önleyeyim herhangi bir eleştiriyiKalbim,Kalbim! Söyle şimdi ne yapacağım ben bu kalbi?Ne yaparım söyle daha derine düşerse yaram.”
“Bakın şu övüngen kişiye, iyi niyetli değildir. Ama doğru kişi, sada¬katiyle yaşayacaktır.”