“Bir kabusta yaşıyorum, diye geçirdi içinden, arada bir uykumda ayılabildiğim bir kabusta.”
“Dayanırdan, dayanmasını bilirsen, ama nasıl olsa dayanacaksın, insanoğlusun, kendin söyledin, insanoğlu, düşün bir, kimler nelere dayanmadı, dayanacaksın ve yeni bir kişilik yaratacaksın.Nasıl? diye sordu bir ses.Kendine bir iş edinerek, diye cevap verdi bir başka ses.”
“bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur. ne mutluluktur öte yandaki, ne de tadıyla meraklandıran bir acı. aşk diye buna denir: bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür. insan yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki.”
“Bırakıp gitti beni," dedim dokunsan ağlayacak gibi. İçki bugün her zamankinden hızlı etki ediyordu. "Âşıktım ben ona.""Üzülme delikanlı," diye omzumu sıvazladı Amca Bey. "Aşk her zaman yaşanmış bir şeydir."Bir süre sessiz kaldık. Sonunda Tahtakafa hepimizin merak ettiği soruyu sordu. "O da ne demek yahu?""Aşk hiç yaşanmakta olan bir şey değildir," diye açıkladı Amcabey. "Ancak bir hatıra olabilir. Aşk acısı zannettiğin şey, aşkın kendisidir.""Hayatta aşk diye bir şey yok mudur yani?" diye sordum gözlerim yaşlarla dolu."Yoktur," dedi Amcabey. Rakısından bir yudum aldı. "Ölümde aşk diye bir şey vardır.”
“-Peki bundan sonra ne olacak? Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?-Hayır Jonathan öyle bir yer yok. O ne bir yer, ne de bir zaman. Cennet, kendinde kusursuzluğu bulmaktır.”
“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalımTuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorumBu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibiSularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyorSeni aldım bu sunturlu yere getirdimSayısız penceren vardı bir bir kapattımBana dönesin diye bir bir kapattımŞimdi otobüs gelir biner giderizDönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güçBir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsinSeni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlatDurma kendini hatırlatDurma göğe bakalım”