“Arabaları gözlerken hep böyle onulmaz bir duygu, sanki çok uzaklardaymış, denizin ortasında yapayalnızmış gibi bir duygu kaplardı yüreğini; bir gün bile yaşamak çok, çok tehlikeliydi onca, hep böyle düşünmüştü.”
“Kitab-ı Mukaddes'in Türkçesi çok kötü. İngilizcesi'nden karşılaştırarak okuyorum. Biri oturmuş çok kötü bir dille çevirmiş; bir kelimesi bile değiştirilemez ya: ondan sonra bir daha düzeltilmemiş. Çeviren, sanki İsa'nın Türkiye mümessili.”
“Bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak...”
“Baharda çilek yemek, evet, olur böyle şeyler yaşamda, ama yılın çok kısa bir bölümünde yalnızca ve şu sıra çok uzakta.”
“Babam beni mektebe götürdüğü zaman, çantamla birlikte artık uzun bir hayat tecrübesini de omzumda taşıyordum. Bir de Vatan denen bir şey vardı ki, çok iyi korunması gerekiyordu. Bizler, her sabah hep bir ağızdan onu özümüzden çok sevdiğimizi, ant denen bir şey içerek haykırıyorduk.”
“Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşünceninUnutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyizÖlü balıklar geçiyor kırışık bir denizin sofrasındaVe ellerinde fenerleriyle benim arkadaşlarımDurmadan düşünüyorumNe kadar çok öldük yaşamak için.”