“...gece yarısı bütün sınırlar silinince toprak nasıl şeklini alır, tıpkı Romalıların ilk gördükleri gibi, ilk ayak bastıklarında, bulutlu, tepelerin adları yok; ırmaklar kestiremedikleri yerlere doğru kıvrılıyor- işte öyleydi yalnızlığı.”
“Niye bu kadar sıkıyorsun kendini? Yeni tanıştığın birine her şeyini anlatmaz mısın? Ben karşıma çıkan ilk insana, bütün hayatımı anlatabilirim.” “Neden?” “Nedeni yok. Yani bence yok. Doktora sorarsan, manik döneminde olduğu için der ama palavra. Ben her zaman böyleyim. Bizi samimiyetin hastalık olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. İnanınca, herkes gibi olunca, aptallaşınca iyileşiyoruz…”
“Çocukluğumdan beri belki ilk defa olarak; hayatımın sebepsizliğini ve boşluğunu düşünerek içim ezilmeden , “Bugün de geçti işte…Ve bütün günlerim hep böyle geçecek sonra ne olacak sanki!” demeden uykuya daldım.”
“Kırlarda özgürce yürüyelim, tıpkı belirli bir amacı olmadan günbatımına doğru sükûnetle yürüyen bir at gibi!”
“Ah genclik! Genclik! Pervasizca,umursamadan gidiyorsun kendi yolunda-dünyanin bütün hazineleri seninmiş gibi;keder bile seni umutlandırıyor,acı bile alnına çok güzel oturuyor.Özgüvenli ve küstahsın ve "sadece ben canlıyım,bakın!" diyorsun.Kendi günlerin hızla uçup,hiçbir iz bırakmadan yok olur ve içinmdeki her şey güneşin altında eriyip giderken bile mum gibi...kar gibi..ve belki de senin sihrinin bütün sırrı istediğin her şeyi yapabilme gücünde değil,yapmayacağın hiçbir şey olmadığını düşünme gücünde saklı.(İlk Aşk-Turgenyev)”
“Bazı insanların yüzü buralı değildir. Görür görmez anlarsınız. Çekip gideceklerdir, hem de ilk fırsatta. Dolayısıyla onlara bakarken onları yaşanan anın boşluğuna çivilemek istercesine bütün gözlerinizle bakarsınız. İleride anımsamanızı kolaylaştıracağına inandığınız dipdiri bir dikkatle bakarsınız. Sonradan yaşadıklarınız ne olursa olsun, ilk bakışta gördükleriniz doğru çıkar. Çekip giderler gene de. Yazınızda yazılıdır bu.Bakışlarınızda da.”