“Gelecek yıl işte burada, şu bakır rengi dikenliğin yerinde için bulanmadan bakamayacağın çirkin apartmanlar, villalar yükselecek. Sokaklarında yalnız birbirlerine gösteriş yapmak, para para, yalnız para kazanmak için yaşayan, insanlıklarını unutmuş yaratıklar caka satacaklar. Otomobiller yüz elli, iki yüz kilometreyle Londra asfaltında insan ezerek buraya girecek... Belki kuşlar çok derin, eski bir içgüdüyle buraya, o zaman kesilmiş olacak olan şu ulu çınarın üstüne, göğüne uğrayacaklar, bir an duraklayıp bir şeyler arayacak, bir şeyleri anımsamaya çalışacak, beton yığını evlerin üstünde küme küme dolaşacak, konacak bir yer bulamayıp bir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekler.”
In this quote by Yaşar Kemal, the author paints a vivid picture of a future where ugly apartment buildings and villas will replace the natural beauty of the landscape. He criticizes the materialistic and shallow society that prioritizes wealth and status over humanity. The image of cars speeding through the streets, disregarding the beauty of nature, highlights the destructive impact of modernization on the environment. The mention of birds searching for a place to rest on the trees that have been cut down symbolizes a loss of connection to nature and a sense of displacement. Kemal's words serve as a poignant reminder of the importance of preserving the natural world and the dangers of unchecked urbanization.
Yaşar Kemal's poignant words about the encroachment of modernity on nature and humanity still hold true today. In a world where rapid urbanization and materialism continue to dominate, his warning about the loss of human connection and the destruction of the natural world resonates deeply. As cities continue to expand and technology advances, it is important to reflect on the consequences of our actions and strive for a more sustainable and compassionate future.
Yaşar Kemal's vivid description of the future in his work emphasizes the negative impact of urbanization on nature and society. He paints a picture of a world where hideous apartment buildings and villas dominate the landscape, inhabited by creatures solely focused on wealth and status. The imagery of birds searching for solace in a concrete jungle highlights the loss of humanity in a rapidly developing world.
Reflecting on Yaşar Kemal's words, consider the following questions:
“Bu dağlarda bin kere ölmeden, bir kere dirilemezsin.”
“Adım Ruknettin,tanışıyor olmalıyız Bir çay ocağında ya da bir merdiven başında Sunmuş olmalıyım kalbimi size Bakın!demiş olmalıyım henüz avladım O'nu İgvanın zehrini boşalttığı kuyularda. Yalnız günah parlar zifiri karanlıkta Ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur Bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda Ay gibi ışıdığında bir aşk Bir mevsim yönünü şaşırdığında. Hayret etmiş olmalısınız,kalbim Hezarfen misali havalanınca. Korkarım sevgili doktor,bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım Çabuk büyüyen bir çocuk gibi, Ceplerimin nerede olduğunu unutacağım önce Ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine. Sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım. Unutacağım,hangi şehirde durursam yar beni karşılar. Nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar Gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı, Terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı. Alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak Ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet ''gönüllü mağlupları olacak hayatın'' doktor. Yarından korkan adam,Ruknettin böyle söyler. Siz doktor,yazabilir misiniz bir gülü yeniden Alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa Kabaran yağmuru yeraltına Ve bir aşkı ayrılığa Yakıştırabilir misiniz doktor Kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan Kuşlarla konuşabilir Ve trampetimi geri verebilir misiniz bana? Ah kalbin moğolları ! size verecek ne kaldı Bir kitap olup yandı da o Külünden zehir kaldı Bir hayal olup uçtu da Gökte melekler bağırdı ''eve dön,eve dön!'' Döndüm ki;şehrin ağrıları üstüme kaldı Bulvara uzanmış diskotek kızları/o melul orospular/ Süpermarketler,bankalar /yani toplu insan mezarları/ Üstüme kaldı. Size ne denir ey kalbin istilacıları Barbar denir,'bir hayal yıkan'denir. Alın O'nu da götürün,bir kalbim kaldı. Bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı Cenevizden geliyordum,elimde mektuplarım vardı. Elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı Bir mevsimin ortasında kalakaldıydım Bakkaldan manavdan değil, Cenevizden geliyordum doktor O kızın saçlarından geliyordum Yitirilmiş bir mahkemeden Galiba kalbimden geliyordum. Bir güle boyun eğdiren nedir O aşk değilse Nedir kalbe çıkartılan Tutuklama emri, Aşk değilse. Ah,o sığınaklardan Yitikleri toplayan Ve düşlere vuran gemi Nedir aşk değilse Size kendimden bahsediyorum doktor Biraz yağmur kimseyi incitmez. İyi ruhların arasında dolaşan Bir gölgeden sözediyorum. Acıdan çatlamış kalbi Soğuğa dayanıklı kılan bir bilgiden Terkedilmiş şizofrenleri Kendine çeken vadiden Keşişlerin hüznünden Ve bir aşk yüzünden Ayları karıştıran kişinin Tababet-i ruhiyyesinden Size kendimden bahsediyorum doktor Ben kar yağarken ıslanmam. Benim öbür adım rüzgar Uğradığım orman Değdiğim kalp uğuldar. Deki bulunur elbet İyi bir hal üzre kaybolan kişi”
“Kaptan için canımı bile veririm.Herkesin kendine göre bir şerefi var!Berbat şöyle bir baktı:"Yenir mi o dediğin?""Şerefi var tabii.Adembaba olduksa,Allah bu arkadaş...”
“Bizim için güzel bir kuş, güzel bir kuştur; bir böcek içinse, güzel bir kuş çirkin bir düşmandır!”
“İster bir ev olsun, ister bir araba, isterse de küçük bir motosiklet, aile için her zaman yer vardır!”
“beni sevmesen ölürdümbeni sevmesen bir çakıl taşıydım şimdibeni sevmesen bir duvar gibi sağırdımkördüm bir at kadarölümden acıydımölümden beterdimbeni sevmesen dünyayı bütün insanlara zindan ederdim”