“-Aklına her geleni söyleme. Hayatın boyunca bunu yaptın zaten. Ben sana ne derdim, her zaman? -Cahil ile lak lak edeceğine, alim ile taş taşı. -Sen ne yaptın peki? Alim ile taş taşırken bile lak lak ettin, durmadı o çenen. Bir de kendince bahane bulmuşsun gevezeliğine 'Ben sesli düşünüyorum, kafamdan geçenleri içimde tutamıyorum,' diye. Tut! İçinde-kıçında nerende tutarsan tut, ama tut. Beyin ishali olmuş gibi vır vır vır... Hayatta bir ağırlığın olsun. Bir de yazan-çizen adamım diye dolanıyorsun. Yazık! Çok yazık!”
“-Peki bundan sonra ne olacak? Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?-Hayır Jonathan öyle bir yer yok. O ne bir yer, ne de bir zaman. Cennet, kendinde kusursuzluğu bulmaktır.”
“Alim,satim, borclanma, kira, miras bolusturme gibi her turlu hukuksal islerin birer yazili antlasma ile yapilmasi ilk Sumerlilerde baslamistir. Evlenme bosanmalar da, yasal sayilmasi icin yazili bir antlasma ile kanitlanmaliydi. Tasinmaz mallar ilk olarak bir kadastro yoluyla Sumer'de guvence altina alinmistir.”
“Dinle Mordaç, biraz da ben konuşayım şimdi."Mordaç acı acı baktı. "Ne konuşacaksın Miç? Ben sana yalan bir şey söylemedim.""Sana yalan söyledin demiyorum. Benim bir uşak olmadığımı sen de benim kadar bilirsin. Selmanoviç bana hiçbir zaman emir vermez. Yapılacak bir iş oldu mu her zaman rica eder. Benim haberim olmadan da bu çiftlikten kuş bile uçuramaz.""Bunların hiçbiri insanı uşaklıktan kurtaramaz.""Kaymakam olsaydım ne olacaktı? O zaman da valinin uşağı olacaktım. Üstelik maaşım yetmeyince de halkı soymaya kalkacaktım. Ne olacaktı sonra? Bir gün çarşı ortasında bundan önceki Kaymakam Kaleperoviç gibi bir Hırvat'ın kurşunuyla can verecektim.""Ya da Belgrad Meydanı'na heykelin dikilecekti!""Gelip geçerken herkes tükürsün diye mi?""Hayır, ayaklarını öpsün diye!""İstemem, halkın sevgisine hiçbir zaman güven olmaz. Bugün ayağını öper, yarın da aynı ayağına ip bağlayıp seni ağaca asar. Eğer öyle olmasaydı politikacılara dünyada iş kalmazdı. Dünyanın en nankör sevgisi kadınınkinden sonra halkınkidir.""Her zaman değil Miç!""Her zaman. Halk bir tırtıl gibidir. Yumuşaktır ama insanı kemirir.”
“Gelmek istemiyor gece.. Ne sen gelebiliyorsun o yüzden Ne de ben gidebiliyorum. Ama ben gideceğim. Akrepten bir güneş şakağımı yese de... Ama sen geleceksin. Dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış olsa da...”
“Bırakıp gitti beni," dedim dokunsan ağlayacak gibi. İçki bugün her zamankinden hızlı etki ediyordu. "Âşıktım ben ona.""Üzülme delikanlı," diye omzumu sıvazladı Amca Bey. "Aşk her zaman yaşanmış bir şeydir."Bir süre sessiz kaldık. Sonunda Tahtakafa hepimizin merak ettiği soruyu sordu. "O da ne demek yahu?""Aşk hiç yaşanmakta olan bir şey değildir," diye açıkladı Amcabey. "Ancak bir hatıra olabilir. Aşk acısı zannettiğin şey, aşkın kendisidir.""Hayatta aşk diye bir şey yok mudur yani?" diye sordum gözlerim yaşlarla dolu."Yoktur," dedi Amcabey. Rakısından bir yudum aldı. "Ölümde aşk diye bir şey vardır.”