“Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.”
In this quote by Yusuf Atılgan, the author touches upon the idea that trying to fit into predetermined molds or expectations can be limiting and uncomfortable. By using the imagery of "dökme kalıplarınızla" (pouring molds), Atılgan suggests that conforming to these molds restricts individuality and freedom. The phrase "bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz" (you can't feel comfortable without adjusting something to fit them) emphasizes the need for authenticity and being true to oneself in order to find peace and comfort. Overall, this quote speaks to the importance of embracing one's uniqueness and resisting societal pressures to conform.
In today's fast-paced society, the quote by Yusuf Atılgan serves as a reminder of the importance of authenticity and staying true to oneself. Just as trying to force a square peg into a round hole is fruitless, attempting to conform to molds that do not align with our true selves will only lead to discomfort and dissatisfaction. Embracing our individuality and uniqueness is crucial for personal growth and fulfillment in a world that often pressures us to fit into predetermined societal norms and expectations.
Here is a quote from Turkish author Yusuf Atılgan:
“Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.” - Yusuf Atılgan
As you reflect on this quote by Yusuf Atılgan, consider the following questions:
“Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak!”
“Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük.Ayaklarıyla masağı itip aşağıya yuvarladı;bir boşluğa düşerken durdu.Gözleri ağzı açık,bacakları gerilerek,çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı.(Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden?Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak,her şeye karşın sağ kalmak,direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?)”
“Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
“Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
“Dünyada gereğinden çok kadın vardı; ama yalnız bir teki yoktu...”
“Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem.”