“Terleyen bir el hissindedir yalnızlık, yanan bir boğaz, taşlaşmış bir ten.. Plastik bir bardaktan birşeyler içmeye benzer duygusu. Bazen yapış yapış bazen kupkuru olur, insana kendini kendi teninde eğreti hissettirir. Fazlaca özenilmiş makyaj ya da toptan bir kendini bırakmışlık görünümündedir yalnızlık. Boş gözlerle bakar dünyaya. Kimi zaman oyuna alınmayı bekleyen bir çocuk, kimi zaman dansa kaldırılmayı bekleyen bir genç kız, kimi zaman masada sevdiği kadının gelmesini bekleyen bir adam haline bürünür. Beklenenler gelmez ki yalnızlık olsun. Onun yerine neyi, kimi beklediğini unutturan bir sonsuz an gelir, gitmez olur. O gitmeyen anın ta kendisidir yalnızlık.”