“Yarım saat süren sorgu bitti."Kusura bakmazsanız,bir şey sorabilir miyim?" dedim. Biraz hayret etti ama "buyurun!" dedi."evim basıldı,kitaplarım didiklendi ve neyle suçlandğım bile belirtilmeden bir aydır sıkıyönetim koğuşunda yatıyorum" dedim. "ne ailemi görebiliyorum ne de haber alabiliyorum onlardan.bu kadar hakaret ve eziyet sonunda,suçumun ne oldugunu ogrenebılecegım umuduyla sızın karsınıza cıkıyorum.sız bana,yıllar öncesınde kalmıs bazı aıle zıyaretlerını soruyorsunuz.yemek davetlerı,piknıkler ve caylı pastalı zıyaretler.ben buna bir anlam vermekte gucluk cekıyorum"bassavcı sıkıntıyla kıpırdandı koltugunda.ne dıyecegını bılemez gıbıydı.bır sessızlık oldu.ben bu durumdan cesaret alarak,biraz daha konustum."boyle raporlar gecınce hersey sucmus gıbı duruyor" dedım. " özür dılerım ama sızın dun aksam dostlarınızla yaptıgınız bır gorusme bıle,muhurlu kagıda gecınce gızlı bır bulusma havası tasıyabılır"bunun uzerıne ılhan bey hıc beklemedıgım bır sey yaptı ve elını klasore hızla vurarak,"allah belasını versın bu adamların" dedi. "olur olmaz dosyaları onumuze getırıyorlarçhepsı yalan dolan bunların"bassavcı acıkca mıt'ı sucluyordu”
“İnsanların başladığı bütün işler böyledir: Ya baharda don olur, ya da yazın samyeli eser ve onlarda sözlerinde durmazlar." dedi Gimli."Yine de tohumları pek yaban gitmez." dedi Legolas. "Ve hiç umulmadık bir zamanda ve zeminde yeşermek için tozun, küfün içinde gizlenirler. İnsanların yaptıkları bizden daha çok yaşayacak Gimli.""Yine de sonunda 'keşke'lerden başka bir şey olmayacak tahminimce," dedi cüce."Bu sorunun cevabını elfler bilmiyor." dedi Legolas.”
“Fakat eve gittim. Şehrin bir ucundan öbür ucuna.Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederdim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum; ve hepsi iki üç senede bir ameliyat olmadıkça yaşayamazlar, onları çok seviyorum; ve hepsi, rüzgârdan sancılandıkça ne kadar inilderler ve içlerinde ne aziz şeyler saklarlar, onları çok... çok seviyorum.”
“Dünya yuvarlak," dedi mırıldanarak. "Gökyüzünün içi boş ve dünya yuvarlak."bu bilgi aklındaki herşeyi yeniden değerlendirmesine ve yeniden sınıflandırmasına neden olmuştu... hemen herşeyi. Dünyanın gerçek ölçüleriyle karşılaştırınca bir çok acıların ve insaanları üzen dertlerin ne kadar ıvır zıvır şeyler olduğunu farketmişti.Çünkü gökyüzü bir boşluktu ve dünya yuvarlaktı.”
“Büyük bir boşluğuniçinden çıkarak yavaş yavaş hayata dönmeye başladı,bu belirsizlik anından daha öncesinini yaşamamış gibiydi.Sonsuz boşluğun içinde ne mantık ne de anılar vardı.Karanlık içinde yüzen bir embriyo gibiydi,yaşıyordu,nefes alıyordu ama içinde bulunduğu dünyadan ve benliğinden bir şekilde uzaktaydı,her şey pusluydu.”
“O kadar az yaşadım ki sanki hiç ölmeyecekmişim gibi düşünme eğilimindeyim; insan hayatının bu kadarcık bir şeye indirgenmesi gerçek olamazmış gibi geliyor bana; elinizde olmadan, er ya da geç bir şey olacak diye hayal ediyorsunuz. Büyük hata. Bir hayat pekâlâ da boş ve kısa olabilir. Günler ne bir iz ne bir anı bırakmadan sefil bir şekilde akıp gider; ve sonra bir anda duruverir.”