“Bütün bu geldiğim yol, diye düşünüyordu Zaphod, bütün bu belalar, bütün bu plajda-yan-gelip-yatıp-harika-vakit-geçirememeler, peki ama ne için?”
“Bütün gerçekler değiştirilebilirler! Bu cesur fikri inançlarının merkezine koy! Bütün gerçekler değiştirilebilirler!”
“Bu karanlık evrende insanoğlu için tek gerçek mum bilimdir; bütün öteki mumlar sahtedir! Bilim bizim tek gerçek umudumuzdur; bütün öteki umutlar sahtedir! Bunu hatırla!”
“Ne kadar acıyorum kendime; bu yüzden başkalarına acımaya fırsat bulamıyorum. Bütün acımamı kendime harcadım.”
“Biten her şey bir rüyadır. Bütün bu evren bir rüyadır.”
“Bu adam,' diye düşündüm, 'okula gitmediği için beyni bozulmamış. Çok şeyler yapıp çok şeyler görmüş ve çekmiş; açılmış, kalbi ilkel cesaretini kaybetmeden genişlemiş. Bizim için dallı budaklı ve çözülmez olan bütün sorunları o, hemşehrisi Büyük İskender gibi bir kılıç vuruşuyla çözüveriyor. Onun açık vermesi zordur. Çünkü tabanlarından başına kadar, bütünüyle toprağa dayanıyor. Afrika vahşileri yılana tapar, çünkü bütün vücutları toprağa değer ve böylece toprağın bütün sırlarını bilirler. Bu sırlara karnı, kuyruğu, edep yeri ve başıyla varmıştır o. Biz okumuşlar, havadaki sersem kuşlar gibiyiz.”